Peki neden ortalık karışmıştı? Çünkü Güney Kutbu'nun keşfi, haritanın çizilmesinden çok sonra, yani 1818'de gerçekleşmişti. Dahası, Piri Reis'in haritası, kıtanın buz altında kalmış sahil kesimlerini de gösteriyordu. Ancak kıta üzerindeki buzlar, haritanın çizilmesinden tam 6 bin yıl önce erimişti.
Piri Reis Haritası günümüze kalan, Amerika kıtasını gösteren en eski haritalardan biridir. Osmanlı Kaptan-ı Derya'sı (Amiral) Piri Reis tarafından 1513'te çizilmiş olup, Avrupa ve Afrika'nın batı kıyılarını ve Güney Amerika'nın doğu kıyılarını gösterir. Aralarında Kristof Kolomb'a ait bir haritanın da bulunduğu yirmi kaynağı bütünleştirerek hazırlanmış, 16. yüzyıl Avrupa ve Müslüman denizcilerinin coğrafya bilgilerini içeren değerli bir tarihi belgedir.
Bu madde Piri Reis'in birinci haritası hakkında bilgi vermektedir. Piri Reis 1528'de Amerika'yı gösteren ikinci bir harita yapmıştır.
Harita, 9 Kasım 1929'da Topkapı Sarayı'nda sarayı müzeye dönüştürme sırasındaki envanter tespit çalışmaları sürerken tesadüfen bulundu. Alman bilim adamı Adolf Deismann (1866-1937), dönemin Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Eldem'in kendisine verdiği parçaları inceleyip düzenlerken eline geçen harita takımının içindeki folyoyu o sırada İstanbul'da bulunan ve Türk denizciliği hakkında uzman olan Alman bilim adamı Paul Kahle'ye göstermişti. Eserin Piri Reis'in ilk dünya haritası olduğunu teşhis eden Paul Kahle oldu.
Prof. Kahle, harita ile ilgili inceleme sonuçlarını 1931 yılında 18. Doğu Bilimleri Kongresi'nde sundu. Haritanın üzerindeki notları Hasan Fehmi Bey latin harflerine aktardı. Türk Tarih Kurumu başkanı Yusuf Akçura'nın 1937 tarihli 'Piri Reis Haritası' adlı kitabında haritayı yayımladı. Cumhurbaşkanı Atatürk, haritayı Ankara'ya getirtip bizzat inceledi ve devlet matbaasında çoğaltılmasını sağladı.
Haritanın kayıp parçalarını arama çabası sırasında Topkapı Sarayı müdürü Tahsin Öz tarafından dünya haritası olduğu sanılan bir başka Piri Reis haritası bulunmuştur. Çizimde Batı Avrupa, Batı Afrika ve Güney Amerika'nın doğusu kolayca tanınabilmektedir.
Atlas Okyanusunda Kanarya Adaları, Kap Verde Adaları ve Azor Adaları'nın konumları doğrudur ama biraz orantısızdırlar. Avrupa'da Fransa ve İber Yarımadası iyi çizilmiştir. İber Yarımadası'nda gösterilen dört nehirden üçü Tagus, Guadalkivir ve Ebro olarak tanınabilir, ancak bu nehirlerin yukarı kısımlarında hatalar vardır.
Afrika kıtasında Senegal, Gambia ve Guinea, ve Fildişi Sahili'ndeki Sassandra nehirlerini tanımak mümkündür. Nijer Nehri'nin kaynağı olarak, Sahra Çölü'nde görünen göller vardır. Kuzey Amerikanın ayrıntıları, gerçek ayrıntılarına hiç uymamaktadır. Hispanyola olarak adlandırılan ada, kuzey-güney dogrultusunda çizilip, görünüm olarak Japonya'nın 15. yy'da bilinen şekline benzer.
Güney Amerikada Brezilya'nın kuzey kıyıları gerçekle oldukça uyumludurlar. Orinoko ve Amazon nehirleri, Trinidad adası kolaylıkla tanınabilir. Amazon'un denize döküldüğü noktanın açıklarında çizilmiş olan büyük ada ise gerçekte yoktur. Güney Amerika'nın iç bölgelerinde dağlar görünür. Rio de la Plata nehri olması muhtemel bir nehrin güneyindeki kıyı ayrıntıları Brezilya kıyılarıyla çeşitli noktalarda uymaktadır ama kıyı çizgisinin doğrultusu güney yerine doğuya doğru uzanır..
Ancak bu bilgilerden sonra hatırlatmakta fayda var ki, bu harita çizildiği tarih düşünüldüğünde o günün şartlarında çok büyük bir şahaserdir ve Türkler için gurur kaynağıdır. Bir diğer husus ise içimizi burkmuştur, haritamızı inceleyenler ve bizim tarihimizin uzmanlarının yabancılar olmasıdır. Şanlı tarihimize yabancılaştırılmış olmamız ve eserlerimize yıllarca sahip çıkamamış olmamız çok üzücüdür. Bir milletin varlığı tarihini iyi bilmesine ve geçmişten ibret alarak geleceğe bakmasına bağlıdır..