Habere Habere
REKLAM

16 Kasım 2014

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerika kıtasının keşfiyle ilgili çıkışı, ünlü tarihçi Fuat Sezgin hocanın kitabını akıllar getirdi.

İslam tarihi üzerine araştırmalar yapan, dünyaca ünlü 90 yaşındaki akademisyen Prof. Fuat Sezgin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün yaptığı tartışma yaratan açıklamayı "Amerika Kıtasının Müslüman denizciler tarafından Kolomp öncesi keşfi ve Piri Reis" adlı kitabında doğruluyor. İşte Prof. Fuat Sezgin'in iki yıl önce tartışma yaratan açıklamaları:

"DA VİNCİ'NİN ŞİFRESİ İSLAM BİLİMİNDE SAKLI"
Da Vinci'nin şifresi İslam biliminde saklı. Dikkat edilirse Avrupa'daki büyük keşiflerin çoğu hep İtalya'da oldu. Çünkü İtalya Suriye'den, Mısır'dan gümrük kapısı gibiydi. Da Vinci, akıllı bir adamdı. Birçok aletin modelini veriyordu ama hiçbirinin modelini yapamadı. Geçtiğimiz günlerde çok başarılı bir akademisyen arkadaşım bana şöyle dedi: Avrupa'nın dimağını dolduran yanlış isimler var. Bunların gerçek yerlerinin ne kadar az olduğunu gösteremediğimiz sürece İslam bilginlerinin hakları yenmiş olacaktır.

AMERİKA KITASINI MÜSLÜMANLAR KEŞFETTİ
Müslümanların yüzyıllar boyu bir çok önemli buluşlar yaptığını anlatan Sezgin şöyle devam etti: Aslında Yunan bilginlerinin kitaplarını Latin dünyası da tanıyordu, kitapları Latince'ye tercüme de ettiler ama bu eserler onlara tesir etmedi. Ancak Müslümanlar bu kitapları tanıdıktan sonra büyük bir aşkla bunları anlamaya çalıştılar ve yaratıcı olmaya başlayarak büyük şeyler yarattılar. Amerika kıtası da Müslümanlar tarafından keşfedildi. Christophe Colomb, Müslümanlar tarafından yapılan Dünya haritasına dayanarak Amerika'ya değil, Asya'ya ulaşmak istiyordu.

MODERN HARİTALAR İLK OLARAK İSLAM DÜNYASINDA YAPILDI
Sezgin, İslam coğrafyası ve denizciliği üzerine 26 yıl çalıştığını söyleyerek vardığı sonuç için: "Modern haritaları Avrupalıların yaptığı bilgisi tamamen yanlış. Modern haritalar ilk olarak İslam dünyasında yapıldı. Bunu ispat ettim. 18. Yy'a kadar Avrupa'da enlem-boylam derecesine dayanan harita yapma geleneği yoktu. Bunu İslam dünyasından öğrenmişler ama uzun yıllar doğru tatbik edememişler" dedi.

VİKİNGLERİN AMERİKA'YA GELİŞİ
Fuat Sezgin'in tezinin kanıtlanabilirliği yüksek olsa da, Avrupa'nın eski halklarından Vikinglerin, 9. yüzyılda Amerika kıtasında kısa süreli de olsa koloni kurduğu bilinir.

Kuzey denizlerinin bu gözüpek denizcilerin, denizde yönlerini bulma yöntemleri diğer denizcilerden biraz farklıydı. Bulundukları enlem ve boylam itibariyle hava çoğu zaman bulutlu ya da sisliydi. Diğer denizciler gibi Kutup Yıldızı’nı ya da güneşi kullanarak her zaman yönlerini tayin etme şansları yoktu. O yüzden yönlerini bulmak için kendilerine özgü yöntemler geliştirmişlerdi. Kuşların ve balıkların türlerine bakarak, akıntıların yönünü ve buzulları inceleyerek, yosunları inceleyerek, suyun rengine dikkat ederek nerede olduklarını anlarlardı. Fakat bu yöntemlerin bir de dezavantajı vardı. Her zaman kullandıkları bu teknikler bulundukları denizlerin yakından tanınmasını gerektirdiğinden, uzak ya da bilinmeyen denizlerde işe yaramıyordu. Bu yüzden uzaklara açıldıklarında doğal olarak sık sık hata yapıp yollarını şaşırıyorlar ve bilmedikleri yerlere gidiyorlardı. (Ufak bir not ekleyelim. Son bilimsel araştırmalara göre Vikingler, sisli ve bulutlu havalarda güneşin gökyüzündeki konumunu belirlemek için ışığı polarize edebilme özelliğine sahip İzlanda kristali olarak bilinen bir tür kalsit taşı kullanmışlardı. Belli bir açı ile tutulduğunda bu  taş az bir yanılma payı ile güneşin gökyüzündeki konumunu belirleyebiliyordu.)

Babasının işlediği cinayet nedeniyle Norveç’ten kovularak İzlanda’ya gelen ve kızıl saçlarından dolayı “Kızıl Erik” denilen asabi bir Viking,  tıpkı babası gibi burada cinayet işlemişti. Kabile Meclisi tarafından, 982’de üç yıl sürgüne mahkum edildi. Sürgününü geçireceği bir yer arayan Erik, batıya doğru yelken açtı. Batıya yelken açışının nedeni, uzun zamandır herkesin dilinde olan bir söylenti, Gunnbjörn Ulfsson adındaki bir Viking’in gördüğünü söylediği kara parçasıydı. Yaklaşık 500 millik bir yolculuğun ardından söylentinin gerçek olduğunu gördü. Ormanlar ve yeşil çimenlerle kaplı fiyortlardan, uzaktaki buzullardan ve av hayvanları bakımından zengin olan bir bölgeye gelip yerleşti. Üç yıl sonra, geri dönerek ailesini ve “Yeşil Ülke” (Grönland) adını verdiği bu ülkeye yerleşmek isteyenleri yanına alıp 25 gemiyle yola çıktı. Kötü hava koşulları nedeniyle yalnızca 14 gemi Grönland’a ulaşabilmişti. Ulaşmayı başaran yaklaşık 450 kişi burada bir koloni kurdu. Aradan fazla bir süre geçmeden başka yerleşimciler de bu koloniye gelmeye başladı.

986 yılında Bjarni Herjolfsonn, kışı babasıyla birlikte geçirmek için İzlanda’ya doğru yelken açtı. Fakat İzlanda’ya ulaştığında kendisini bir sürpriz bekliyordu. Babası İzlanda’daki her şeyi satmış, Kızıl Erik’in mürettebatına katılarak Grönland’a yerleşmişti. Herjolfsonn babasının izinden gitmeyi tercih edip mürettebatıyla bu kez Grönland’a doğru yelken açtı. Fakat bilmedikleri bu sularda yönlerini bulmaları oldukça zordu. Yolcukları sırasında bastıran sis de buna eklenince gittikleri yeri bilmeksizin yol almaya başladılar. Nihayet bir süre sonra ormanlarla kaplı bir kara parçası gördüler. Fakat burası, kendilerine anlatılan Grönland’a hiç benzemediğinden karaya çıkmaya cesaret edememişlerdi. Tekrar yola koyuldular ve birkaç gün sonra nihayet Grönland’a ulaşmayı başardılar.

Kızıl Erik’in üç oğlu olmuştu… Bunların en büyüğü, Leif Eriksson (Erik’in oğlu), “batıda yeşil ormanlarla dolu bir yere rast geldiğini” anlatıp duran Bjarni Herjolfsonn’un sözleri üzerine, yaklaşık 1000 yılında yola çıktı. Atlantik Okyanusu’nun soğuğuna dayanmak için don ve balık yağı sürülmüş, keçi derisinden yapılmış elbiseler giymişlerdi. Leif Eriksson ve mürettebatı günlerce yol aldıktan sonra Hudson Boğazı’nın kuzeyindeki Baffin Adası’nı gördüler. Denizden, parlayan bir kaya parçası gibi görünen bu bölgeye düz taş anlamını taşıyan “Helluland” adını verip yollarına devam ettiler. Daha sonra karşılarına çıkan, bugünkü Kanada’nın New Foundland bölgesindeki bir yöreydi. Bölgedeki üzümlerin çokluğundan buraya “Vinland” (Şarap Ülkesi) adını veren Leif Eriksson burada bir koloni kurdu. Kışı geçirdikten sonra da Grönland’a geri döndü. Kısa bir süre sonra babası ölen Leif, onun yerine geçerek Grönland’da kaldı.

Amerika’daki koloni, varlığını on yıl kadar devam ettirdikten sonra terk edildi. Günümüzde “L’Anse-aux-Meadows” diye anılan bu köy Kristof Kolomb’dan yaklaşık 500 yıl önce Avrupalıların Amerika’ya ayak bastıkları ilk yerdir.

Amerika kıtasına “bilmeden” ayak basan Leif Eriksson’dan üç yüzyıl sonra da onun torunları, yine “Yeni Dünya” topraklarındaydılar. Minnesota’daki “Kensington Taşı”nda yazılı olanları 1362’de onlar kazımışlardı:

Biz 8 İsveçli ve 22 Norveçli, Vinland’dan batıya doğru keşfe çıktığımızda, bu taşın bir kaç günlük yürüyüşle kuzeyindeki iki kaya arasında kampımız vardı. Bir gün balığa çıktık. Dönüşte, 10 arkadaşımızı kanlar içinde ölü bulduk. Aziz Meryem Ana bizi korusun. Buradan 14 yürüyüş günü uzaktaki kıyıda 10 gemici teknelerimizi bekliyor. Yıl 1362.

Bu arada, “Kensington Taşı” bir gerçeği daha ortaya koyuyordu: Artık İskandinav topraklarındaki yeni siyasi gelişmeler, İsveç, Norveç ve Danimarka adlı üç devletin ortaya çıkmasına doğru yol almaktaydı.
REKLAM
Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş Google+'da Paylaş